Tülay Egeli Doğum Uzmanı | Kadın Hastalıkları
1996 Yılında Kadın Hastalıkları ve Doğum ihtisasımı Bakırköy Doğumevinden aldım.
Kendi branşımın sahasından,Kadının hayatına dokunurken,Kadının hormonal değişimlerle yaşadığı en doğal evrelerinde ,çok hassas ve kırılgan olduğunu fark ettikçe , insan doğasına olan merakım beni yıllar içinde ,beni aşağıdaki eğitimlerle buluşturdu.
Yeditepe Üniversitesi - Hipnoz Eğitimi (2008-Prof.Dr.İnci Özden,Prof.Dr.Ali Eşref Müezzinoğlu)
Huzurlu Hamilelik Programı-Zihin-Beden Enerji Çalışmaları-Meditasyon-EFT-(2009-Dr.Bülent Uran)
Bütüncül Psikoterapi Eğitimi (2012-2015 Dr.Tahir Özakkaş Psikoterapi Enstitüsü )
Cinsel Terapi Eğitimi (2016 Dr.Cem Keçe)
Transformel Nefes Terapisi –Nefesle Meditasyon ( Gevşeme-Görselleştirme-Derinleşme-Olumlamalar) ( 2017 Judith Krawitz-Nilgün Tavsel)
Doğurgan bedeniyle ,yaratan,üreten,yetiştiren Kadının,kendine ve anneliğe giden yollarında ,en çok ihtiyacı olan psikolojik desteği vererek , daha empatik ,daha bütüncül yaklaşabilmek gerekiyordu.
Zihin- beden bütünlüğünü bozan olumsuz inanç kalıplarının beden fonksiyonlarını nasıl sekteye uğrattığına dair ,yıllardır hamilelikte-doğumda-cinsel korkularda-kısırlıkta gözlediğim hikayeler ve aldığım eğitimlerde bunu haklı çıkaran bilimsel veriler,Kadının organik sorunlarına çözüm üretirken ,olumsuz inanç kalıplarıyla da savaşan yöntemler kullanmanın çok gerekli olduğunu anlamamı sağladı.
Kadını ,fizyolojik-doğal beden fonksiyonları konusunda bilgilendirmek,bedeniyle daha , daha gerçek tanıştırmak ,olumsuz inanç kalıplarıyla nasıl savaşacağının yollarını göstermek, onu kendisiyle,doğurganlığı,cinselliği,üretkenliğiyle tekrar barıştırmak demekti…Birçok fonksiyonun kendi doğallığında akması demekti…Kendisiyle barışmış mutlu kadın,mutlu nesiller yetiştirecekti…
‘’Kadınlarımız için asıl mücadele alanı,asıl zafer kazanılması gereken alan,biçim ve kılıktan çok,ışıkla,bilgi ve kültürle,gerçek faziletle süslenip donanmaktır.Ben muhterem hanımlarımızın,Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak,aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak şekilde ışıkla,bilgi ve kültürle donanacaklarından,asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle,emin olanlardanım…Ey kahraman Türk kadını ,sen yerde sürüklenmeye değil,omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın…’’ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
‘’Kadının en büyük görevi analıktır.İlk eğitim verilen yerin ana kucağı olduğu düşünülürse,bu görevin önemi yeterince anlaşılır.Ulusumuz güçlü bir ulus olmaya azmetmiştir.Bugünün gereklerinden biri de ,kadınlarımızın her bakımdan yükselmelerini sağlamaktır.Bundan dolayı kadınlarımız da bilgin,fen bilgini de olacaklar ve erkeklerin geçtiği bütün öğrenim derecelerinden geçeceklerdir.Sonra kadınlar ,toplum hayatında erkeklerle beraber yürüyerek,birbirinin yardımcısı ve desteği olacaklardır…’’
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
21 yıllık Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanıyım…Branşımın persfektifinden hizmet verirken ,kadınların hayatlarının dönüm noktaları olabilecek evrelerdeki ,psikolojik ve sosyolojik konumlarına da tanıklık ediyordum ..( Hamilelik,Doğum,Anne olmak ,Aile olmak,Cinsellik,Ergenlik, Menopoz vs vs)… Kadın,hem kendi bedeninde ,değişen hormonların döngüsünde değişiyor,dönüşüyor,hem de bebeklerini büyütürken aslında gelecek nesillerimizi dönüştürüyordu…Aslında kadın toplumun en önemli evrim basamaklarından biriydi…Artık Psikiyatri biliminde ortaya konan çok önemli noktalardan biri, çocuklarımızın 0-3 yaş arası döneminin ,gelecekteki kişiliklerinin inşa edildiği en önemli dönem olmasıydı…Bu dönem ,bakım veren kişiyle şekilleniyordu,o da genellikle anne idi…Üstelik anne karnında bebek psikolojisini ve davranışlarını inceleyen Perinatal Psikoloji adlı bilim dalı, bebeklerimizin daha anne karnındayken de hisseden ,daha doğmadan önce bile sizinle etkileşimde bulunan ,duygusal durumunuzu vakumlayan canlılar olduğuna dair veriler sunuyordu…Bebeklerimizin geleceklerine dair benlik(özgüven) tohumları,daha anne karnında atılıyordu..Bu nedenle ,hamilelikte korkuyu,sevgiye dönüştürme çalışmaları,geleceğin iyimser tohumlarını atmak demekti…
Kadın, yaşamı boyunca geçirdiği dönüm noktalarına ,genellikle korkularla,endişelerle yaklaşıyordu…Her şeyin en iyisini yapmak için bilgiyle kendisini donatsa bile,huzurla-güvenle hayata geçirmekte güçlük çekiyordu.Bilmek ve gerçekten hissederek uygulamak farklı kavramlardı.. Bunda yetiştirilme tarzı ile içinde yaşadığı toplumun da ,geleneksel, kültürel kodlarının payı vardı.Kadın bedenine yabancı kalarak büyütülüyordu…Kültürel kalıpların güçlü inançlarıyla,korkutucu doğum hikayelerine,korkunç ilk gece hikayelerine maruz kalıyordu...Filmler,medya ,internet ağları da bu güçlü olumsuz inançları pekiştiriyordu …Ve korkular,endişeler bir virüs gibi yayılıyor,kadını ,doğanın mucize olarak tasarladığı doğurgan,yaratıcı,bedenine karşı yabancılaştırıyordu…
Zihne ekilen olumsuz beklentiler, korkular, bedende gerilim –acı olarak karşılık buluyordu…Zihin-Beden bütünlüğü bozuluyor,kendini gerçekleştiren kehanetlere dönüşüyordu…
Kadın ,bedeniniyle barışmalı ,doğanın tasarladığı gibi bedeninin ,fonksiyonlarına güven duyma konusunda desteklenmeliydi.
Kadın olmanın farkındalığını arttırarak,bunun ayrıcalığını hissettirmek gerekiyordu.
Hamile kadın hasta değildi ve hamilelik ve doğum kadını kutsal kılan bir süreçti.
Hamilelik ve doğum kadın bedenine özeldi adeta sevginin hayat bulma programıydı.
Hamilelik huzurlu –sakin-olumlu beklentilerle geçirilmeliydi....Bu hem anne karnında hisseden bebekler için hem de beden fonksiyonlarının işlevlerini daha sağlıklı gerçekleştirebilmesi için önemliydi.
Doğum hakkında tekrar düşündürmek ,bildiğimizi sandığımız her şeyi tekrar gözden geçirip , yeniden anlamayı, kavramayı sağlamak gerekiyordu .Hem süreç hem sonuç hayatın kutlaması gibi sevinç ve keyifle yaşanmalıydı.
Sağlıklı cinsel yaşam,mutlu bir aile demekti ama bedenine yabancılaşmış ,hak ettiği cinselliği ,korkularla erteleyen vajinismus(cinsel ilişkiye girememe) ya da cinsel işlev bozukluğu olan vakaların da görülme sıklığı, toplumumuzda yaygındı ,her 10 kadından birinde görülüyordu…
HEDEFİMİZ,Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı olarak ,kadına dair bu hassas ve kırılgan dönemleriyle çalışırken ,onların ruhlarına da dokunabilmek,bedenlerini –benliklerini güvenle –bilgiyle-farkındalıkla-sevgi ve şevkatle-aktif ve etkin olarak kucaklamalarında ,katalizör olabilmek…
BU AMAÇLA ,Zihin-beden bütünlüğünü sağlamak adına enerji çalışmaları-Nefes teknikleri-Nefesle Beden gevşemesi-Görselleştirmeler-Olumlamalarla – NEFESLE MEDİTASYON eğitim ve uygulamaları yaparak HUZURLU HAMİLELİK PROGRAMI –KORKUSUZ DOĞUMA HAZIRLIK –VAJİNİSMUS VE SAĞLIKLI CİNSEL YAŞAM gibi konularda KADININ VE ANNELİĞE GİDEN YOLUNUN yanında yürümek istiyoruz…
HUZURLU HAMİLELİK PROGRAMINDA—Olumlu beklentiler oluşturacak,doğuran bedeninize ve doğanın onu inkar edilemez düzenleyişine karşı ,bir güven ve inanç geliştirerek,doğumunuza hazırlanacaksınız.Doğumun temel fizyolojisini öğrenecek ve korkunun bedeninizin,kimyasal ve fiziksel tepkileri üzerindeki olumsuz etkilerini öğrenecek,sizi doğurma esnasında kullanacağınız en uygun rahatlama pozisyonuna getirecek olan,basit,kendi kendine şartlanma yöntemlerini doğru nefes tekniklerini kullanarak otomatikleştirecek ,doğumu gerçekleştiren kaslarınızın tamamen gevşemesini sağlayacaksınız..Nefesle Meditasyon teknikleriyle ,hamileliğiniz süresince ve doğumunuzda,kendinizi,sakince ve durgunca yaşama keyfine açma sanatını öğrenecek,doğumunuz koşullara göre ister normal ister sezeryan olsun,stressiz bir doğurma yöntemi keşfedeceksiniz..Bu programla ,hamileliğinizi ve doğumunuzu ,korku ve endişeden ziyade ,keyif ve sevgiyle beklemenize yardım edeceğiz…
‘’Mesele ,anneye ve bebeğe zarar verme riskine girmeden,doğum sürecinin kolay geçmesini nasıl sağlayacağımız değil sadece,bunun ötesine geçmeliyiz.Çocuk doğurmanın,esasen,fiziksel olduğu kadar,manevi bir başarı olduğunu da anlamamız gerek….Bir çocuğun doğumu,insan sevgisinin en üst noktada tekamülüdür… DR.Grantly Dick-Read,(Childbirth without fear- Korkusuz Doğum kitabından 1953)